İşi Vaktinden çok olan bu mübarek...
Roman yalnız ve hasta bir çocuğun ızdırabını, çocukça aşkını ve kıskançlığını; mes'ud olmak isteyen bir genç kızın temiz sevgisini; inanmak arzusu bütün benliğini saran bir insanın kuruntularını ve çıplak hastahane duvarı gerisindeki hıçkırıklarını anlatır.
Esirlikten kurtulan ama hürriyetin tadına varamayan Cengiz Dağcı"yı anlatır."Yurdunu kaybeden adam için hürriyetin bile bir manası kalmadığını şimdi anlıyorum. İçinde doğduğum, gülüp oynadığım yerlerde benim dilim konuşulmuyor artık. Bir zamanlar, o topra
Eğlenceli, danslı, şaşaalı zengin ve modern bir hayatın baştan çıkarıcı çekiciliği...Sakin, mütevazı, denenmiş dostluklarla ve eski değerlerle donatılmış bir hayatın insanı saran huzuru...Bu iki hayat tarzı arasında hafif bir baş dönmesiyle gelgitler yaşayan bir genç kız.
"Turancılık" deyince Türkiye'de anlaşılan şey, tarihî mirasları da dâhil olduğu halde bütün Türkleri tek devlet halinde birleştirmek ülküsüdür ve her ülkü gibi nesillere bakan, kan ve can vergisi isteyen, gönüllere heyecan katan bir inançtır...
Bir ülkünün çevresinde toplanmak ve onun için ölümü göze alarak savaşmak ne güzel şeydir! İnsanlar ancak ülkü ile hayvanlardan ayrılabiliyorlar. Millî bir ülkü olmadıktan sonra, insanın
Bilsin cihan ki ben bu cihanın nesindeyim: Bir ülkünün mehabetinin zirvesindeyim. Dünya denen mezellete dalsın her isteyen; Ben ırkımın şeref taşan efsanesindeyim...
Tarih şuuru, milletlerin hareket hatlarını tayine yarayan bir millî savunma silâhıdır. Hangi milletten düşmanlık gelmiştir? Hangi rejim faydalı veya tehlikelidir? Ne türlü şahıslar iyilik ve kötülük edebilir? İşte bütün bunların cevabını tarih şuuru verir...
Türk Büyükleri - Nihal Atsız’ın Türk tarihinin kaynaklarını incelerken gösterdiği titizlik okuyucunun malumudur. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 1974 yılında yayımlanan Türk Ansiklopedisi için yazdığı maddelerde edebiyat, tarih, din ve askerlik tarihimizin mühim simalarını ele almaktadır. Okuyucu bu eserde,
Türk tarihi henüz tedvin edilmemiştir. Bu kadar büyük ve mühim bir milletin tarihi için “henüz tedvin edilmemiştir” demek ilk bakışta insana imkânsız gibi görünse de bu, bir gerçektir. Bunun başlıca üç sebebi vardır:
"Tanrının devlet güneşini Türk burçlarından doğdurmuş olduğunu ve onların ülkeleri üzerinde göklerin bütün dairelerini döndürmüş bulunduğunu gördüm. Tanrı onlara Türk adını verip yeryüzüne hâkim kıldı. Zamanımızın hakanlarını onlardan çıkardı...
Bu kitap H. Nihal Atsız hocanın 1933-1936 yılları arasında yazdığı makalelerin yine kendisi tarafından toplanıp yayınladığı bir “toplama”dır. Hocanın bunları, yaptığı çalışmalar henüz olgunlaşmadığı için, bir ön hazırlık olarak yayınladığını belirtmek maksadıyla “Toplamalar”
«Deli Kurt», Osmanlı tarihinde Yıldırım Bayazıd'dan sonra «Şehzadeler Kavgası» diye anılan devrin tarihî bir romanıdır. Bir bakıma göre de «Bozkurtlar» da başlayan Orta Asya'daki hayat kavgasının yeni vatan Anadolu'da devamıdır.
Dalkavuklar Gecesi (1941) ve Z Vitamini (1959), yazarın yaşadığı devri, o devirdeki yetkilileri -birincisinde antik çağda muhayyel bir devlete taşıyarak, ötekinde kendi zamanından 50 yıl sonrasına taşıyarak- hicvettiği iki kısa satirik/allegorik romandır...
Masalla gerçeği birleştiren bir eserdir. Geçmişi temsil eden dede ile geleceği temsil eden çocuk arasında dramatik bir ilişki kurarak insan duygu ve düşüncelerine kendine has yorumlar getirilir. Adı eserde hiç geçmeyen çocuğun saf ve temiz dünyasından, ha
«RUH ADAM», Türk edebiyatında pek alışılmamış çeşitte bir romandır. Müellifin tarihî romanlarını okumuş olanlar, tarihî bir roman gibi başlayan bu eserin öyle olmadığını görecek, sayfalar ilerledikçe kendilerini aşırı bir sembolizmin içinde bulacaklardır...
“Mesnevî, hakîkate ulaşmak ve Allah’ın sırlarına âgâh olmak isteyenler için bir yoldur. Mesnevî, temizlenmiş kişiler için gönüllere şifâdır. Hüzünleri giderir. Kur’ân’ı açıkça anlamaya yardım eder. Huyları güzelleştirir.” diye buyrulmaktadır. Mevlâna, eserini etkili kılmak, fikirlerini, duygularını daha güzel açıklamak için bazı garip, müstesnâ hikâyeleri...
Bozkurtların Ölümü + Bozkurtlar Diriliyor - Bozkurtlar, yazarının vaktiyle verdiği lütufkâr müsaadeleri sonucunda “Bozkurtların Ölümü” ve “Bozkurtlar Diriliyor” adlı ölümsüz eserlerin, bir arada yayınlanmak suretiyle aldığı yeni isimdir. Bozkurtlar, her idealist Türk’ün heyecanında, fikir dünyasında,
Atsız'ın yayına hazırladığı Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nden Seçmeler tam 40 yıl aradan sonra yeniden raflarda...Evliya Çelebi başka milletlerin de dikkatini çekmiş, üzerinde birçok incelemeler yapılmış, yazılar ve tenkidler yazılmıştır.
Bu kitap, Prof. Dr. Yusuf Ziya Yörükân’ın bugüne kadar yayımlanmamış olan Türk Dinleri ve Mezhepleri Tarihi adlı iki ciltlik eserinin birinci cildini meydana getiren Müslümanlıktan Evvel Türk Dinleri adlı kitabının baş tarafını oluşturmaktadır.
"Hatırlıyor... Bir akşamdı...Oda boş... Kafes delikleri mavi... Gündüzün son ışıklariyle beraber, sanki, odadan eşya da çekiliyordu: Levhalar, duvarların kararan zeminine batıyorlar, minderler sönüyor, iskemleler dağılıyor, ve hepsi,
Bu tarih, o zamanın Türkçesiyle yazılmış bir eser olup tarihî değerinden başka dil bakımından da büyük kıymet taşımaktadır. Dili ve üslûbu Dede Korkut kitabının dilini ve üslûbunu andırmaktadır. Kitaba,
Bu kitapta, dünya edebiyatının en büyük, en ünlü isimlerinden biri olan Kırgız yazarı Cengiz Aytmatov'un beş güzel hikayesini sunuyoruz: Aşk ve heyecan, gelenekler ve tarih, savaş ve Kırgız Türkü'nün dramı... ve ille de vatan toprakları, toprak sevgisi,
Tarık Buğra'nın ilk romanı. Rahmetli Mümtaz Turan bu eser için "Tarık Buğra'nın burada iddiasız görünüşe rağmen büyük bir tezi, "Yirminci asrın hüznü" dediğimiz hastalığı ele aldığını sanıyorum. Günümüzün trajedisi romandaki maceralara bir fon müzüği gibi baştan sona refakat ediyor." diyor.
Çanakkale'den harp yorgunu bir gazi olarak İstanbul'a dönen Nihad'ın hayata dönüş yolunda karşılaştığı engeller ve yaşadığı hayal kırıklıkları... Vapurdan inerken duyduğu özlemin uğruna savaştığı değerlerin ayaklar altına alındığını gördükçe nefrete dönüşmesi... Fedakârlık, fazilet ve saadet gibi kavramların
Peyami Safa'nın "Şimşek", "Bir Akşamdı", "Mahşer" romanları tarzında bir diğer eseridir.
Mütareke döneminin bunalımlı günlerinde, babasını aramak amacıyla İstanbul'a gelen bir genç kızın macerası çerçevesinde, yüksek tabakanın içinde bulunduğu ahlaki çöküşü ele alır. Peyami Safa'nın ilk romanlarındandır. Yazılışı eski olmakla beraber, konu günümüzde de tazeliğini korumaktadır.
"Hiç kimse bir Şimşek aydınlığı gördükçe Pervin'in niçin haykırdığını, niçin saçını başını yolduğunu, kendini yerlere attığını, niçin kafasını taşlara vurduğunu, niçin tepindiğini anlamıyor, çünkü bu anda hastanın gözleri önüne gelen manzarayı bilmiyor, bu onlar için ebedî meçhûldür, bunu yalnız biz [YANİ BU ROMANI OKUYANLAR], bu hâileyi en yakından, bu...
Peyami Safa, bu eserinde insanlığı materyalizmin kör çemberini kırmağa, kendini kaybettiği ruhunu bulmaya çağırmaktadır. Asrımızda insanın bütün problemleri bu noktada düğümlenmektedir. Ve Allah'ı bilmedikçe, insanlık buhrandan buhrana yuvarlanacak, huzur ve sükun bulamayacaktır.
Yazarın kendine has, orijinal üslubuyla okuyucuyu psikolojik bir maceraya sürüklediği bir başka romanı. "Mualla kendisine çok tavsiye edilen bu kitabı okumakta hâlâ tereddüt ediyordu. Yapraklarını çevirdi. 'Beni yalnız bırakmayınız!' diye başlıyan
İki kültür arasında sıkışıp kalmış bir kadının çok genç yaşta hayata kapılarını kapamasının hikayesi Matmazel Noraliya'nın Koltuğu... Psikolojik sorunları olan bir gencin içindeki çalkantılarla mücadele etmek ve saklanmak için gittiği bir evde ölmüş bir kadının yürek paralayıcı hayatının, başkalarının anlatımlarıyla ve günlüklerle aydınlanmasının serüveni...
Kıskançlıklar, tehditler, eziyetler, kilometrelerce süren mecburi yolculuklar ve hastalıklar... Oysa onun tek istediği, durmaksızın düşünmek, araştırmak, incelemek, fikir yürütmek, kâğıda dökmek ve bunları diğer bilim meraklılarıyla paylaşmaktı.Nered
Mehmed Niyazi - Ötüken. Savaşla ilgili romanlar ya stratejik bir yerdeki direnişi, yahut da bir askerin yaşadıklarını anlatarak savaşın tamamı hakkında fikir verirler, daha çok da cephe gerisindeki acıları dile getirirler. Mehmed Niyazi, bir
Mehmed Niyazi'nin bu romanı Almanya'da okuyan bir Türk gencinin bir Alman kızına aşkının hikayesidir. Eserde iki kültürün, iki ayrı dünyanın arasında kalan iki yüreğin çırpınışlarını bulacaksınız. Gurbet insanın kendisiyle boy ölçüştüğü yerdir. Aşk is